Kaç Hatıranız Sahte?

Araştırmacılar son derece üstün otobiyografik hafızası olanları -10 yıl önceki bir gün kahvaltıda yediklerini hala hatırlayabilen kişiler- doğruluk için test etti ve neyin sahte hatıralara dönüştüğünü buldu.


Murad Sezer / Reuters

Şubat 2011'de bir öğleden sonra, California Üniversitesi Irvene Kampüsü'nden yedi araştırmacı Frank Healy, Güney Jersey'den sağlıklı 50 yaşında bir ziyaretçi, 'ye dönük uzun bir masanın etrafında oturup sırayla Healy'nin olağanüstü hafızasıyla ilgili test yapıyor.

Çemberin dışından gözlemleyerek, bir araştırmacının rastgele attığı 17 Aralık 1999 tarihi hakkındaki konuşmayı banda aldım.

"Tamam" Dedi Healy, "Peki, 19 Aralık 1999'da jazz efsanesi Grover Washington Jr. konserde çalarken öldü."

"Sabah kahvaltıda ne yediniz?"

"Kahvaltı için Special K. Öğle yemeğinde ciğer salamı ve peynir. Ayrıca işe vardığımda radyoda çalan 'You've Got Personality' şarkısını hatırlıyorum." dedi Healy , Birleşik Devletler'in 50 onaylanmış son derece üstün otobiyografik hafızası olan insanlardan biri, tarihleri ve olayları hatırlamada esrarengiz bir yetenek. "İşe girdiğimde bir işçinin Jingle Bells'in parodi bir versiyonunu söylediğini hatırlıyorum."

Bunlar anıları, tarihi ve gazeteciliği yazanların gerçek hikayeleri anlatmak için anıları ayıklarken özlem duydukları belirli detaylardır. Fakat bu şekilde bir çalışma her zaman insan hafızası yanılabilir uyarısıyla birlikte gelir.Artık bilim insanlarının hafızanın ne kadar güvenilmez olabileceği hakkında bilgisi var. Bu hafta çıkan yeni bir araştırma olağanüstü hafızası olan insanların bile Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS)' taki yazarlarının "Hafızadaki çarpıtmalar insanlar arasında temel ve yaygındır. Herhangi birinin bağışıklığının olması mümkün olmayabilir." diyerek ifade ettikleri "sahte anılar"a olağanüstü hafızalar bile sahip olmaya elverişli olduğunu ortaya koydu.

Kaliforniya Üniversitesi Irvine'ın Öğrenmenin Nörobiyolojisi Merkezi, Profesör James McGaugh'ın ilk son derece üstün otobiyografik hafızaya sahip olan kanıtlı kişiyi keşfettiği yer, benim bir parçasında öğretmenlik yaptığım Edebi Gazetecilik Programı'nın,öğrencilerin Hiroshima, In Cold Blood ve Seabiscuit gibi derinlemesine araştırmalar ve belgeselcilik içeren eserleri de içeren günümüzün dikkate değer ve kurgusal olmayan işlerini okudukları yer, verildiği yere kısa bir yürüyüş mesafesindeydi.

Kampüse yakın başka bir ofiste de Profesör Elizabeth Loftus'u , asırlarını anıların nasıl insanların hiç yaşanmamış olayları hatırlayışıyla -bazen çok canlı ve kendine güvenerek- kirlenebileceğini araştırmakla harcamış biri, bulabilirdiniz.

Loftus, bir olaydan sonra yanlış bilgiye maruz kalmanın veya geçmiş hakkında müstehcen sorular sorulması durumunda anıların birinin zihnine yerleşebileceğini buldu. Ünlü bir vaka, Gary Ramona, kızının terapistini kızının zihnine ona Gary'nin tecavüz ettiğiyle ilgili sahte anılar yerleştirmekle dava ettiği davaydı.

Loftus'un açıklaması çoktan görgü tanıklığına çok fazla dayanan adalet sistemimizi sarstı.Şimdi, PNAS yazarları görünüşte kusursuz olan anıların bile manipülasyona uğramaya elverişli olduğunu gösteren bulgular "bellek kirletmenin özellikle önemli sonuçları olan yasal ve klinik psiikoloji alanlarında önemli etkileri olabilir" diye yazdı.

Biz kurgusal olmayan yazılar yazanlar ve okuyanlar tüm bunları sinir bozucu bulabilirdik. Anılar daha delinebilir hale geldiğine göre, hayatlarımız hakkında kesin olarak inandığımız hikayelere nasıl güvenebiliriz? New York Times çok satanların kurgu olmayanlar listesi rapor edilen anlatılarla doludur. Laura Hillenbard'ın Boyun Eğmez'i, Solomon Northup'ın On İki Yıllık Esaret'i gibi anı yazıları, Elizabeth Smart'ın My Story'si ve Piper Kerman'ın Yeni Moda Turuncu'su gibi. Bazılarını direnmeye iten çocukluk zorluklarının açıklamalarının arkasındaki gerçek ne olur? Hayat eksenine sebebiyet veren anlamlı anların arkasındaki değer mi? Kişilikleri ve inanç sistemlerini şekillendiren duygusal deneyimler mi?

Bütün anılar, McGaugh'ın açıkladığı gibi, hayat deneyimlerinin parçalarıyla renklendirilmiştir. İnsanlar hatırlarken, "yeniden inşa ediyorlar" der. "Tamamen yanlış anlamına gelmiyor.  Kendileriyle ilgili hikayeler anlatıyorlar ve detay olarak gerçekten hatırladıkları şeyleri genellikle doğru olan şeylerle birleştiriyorlar anlamına geliyor.

PNAS çalışması, Lawrence Patihis'in liderlik ettiği, son derece üstün otobiyografik hafızası olanların ilk defa test edilmesiydi. Böyle bireyler çocukluğundan beri  her gününden neler olduğuyla ilgili ayrıntıları hatırlayabilirler ve bu ayrıntılar gazetelerle,videolarla ya da diğer kayıtlarla onaylandığında yüzde 97 oranında doğrudurlar.

Böyle hafızalı yirmi insana bir kadına yardım ediyormuş gibi yaparak cüzdanını çalan bir adamı  ve daha sonra bir arabaya kredi kartıyla giren bir adamın 1 dolarlık paraları ve kolyeleri çalışıyla ilgili slaytlar gösterildi. Daha sonra slaytlardaki iki anlatının yanlış bilgi içerdiğini okudular. Sonrasında olaylar hakkında soru sorulduğunda, üstün hafızalı katılımcıların yanlış gerçekleri normal hafızalı insanlarla eşit derecede doğru olarak belirttikleri görüldü.

Başka bir testte, katılımcılara 11 Eylül 2001'deki United 93 uçağının kazasıyla ilgili yeni görüntüler ,aslında gerçek hiçbir görüntü yok, çıktığı söylendi. Görüntüyü daha önce görüp görmedikleri sorulduğunda normal hafızalı insanların yüzde 29'una karşılaştırıldığında oldukça üstün otobiyografik zekası olan katılımcıların da yüzde 20'si gördüklerini ileri sürdü.

"Bu çalışma üstün hafızalı insanlar hakkında olsa bile, bu çalışma insanların gerçekten durup bi' hafızaları hakkında düşünmelerini sağlamalı." dedi Pathis. "İnsanların sadece belki yüzde 20,30 veya 40'ının hafıza bozulmalarına uğradığı düşüncesi olan günler gitti"

Loftus, sıradan insanları kolaylıkla çocukluğunda bir alışveriş merkezinde kaybolduklarına ikna edebildi, yanlış bellek hatırlamalarının yüksek profildeki insanlarda da oluşabileceğine dikkat çekti. Hillary Clinton 1996'da Bosna'ya yaptığı gezisinde keskin nişancı ateşi altında kaldığını iddia etmişti. Daha sonra yanlış anıyla ilgili "Bir hata yaptım" dedi Clinton. "Olur böyle şeyler. Benim insan olduğumu kanıtlıyor, bilirsiniz, bazı insanlar için vahiy."

"Biri size bir şey anlattığında ve bir sürü ayrıntı içerdiğinde çok güçlü olur." dedi Loftus. "Özellikle duygularını ifade ettiklerinde. Sadece 'Aman tanrım bu doğru olmalı' demek için. Tüm bu özelliklerin sahte anılar için de geçerli olduğu bilinmelidir. Özellikle üzerinde uzunca düşünüp tekrarlananlarda. Çok ayrıntılı olabilirler. Çok kendinizden emin olabilirsiniz. Duygusal olabilirsiniz. Yani bağımsız doğrulanmaya ihtiyacınız var."

 *  *  *
Bu ay Frank Healy ile iki yıl dokuz ay önceki üniversiteye ziyareti hakkında röportaj yaptığımda çoğu şeyi doğru hatırladı ama hepsini değil.

9 Şubat 2011, Çarşamba'nın onun için anlamlı bir gün olduğunu hatırladı. Kaliforniya Üniversitesi Irvine kampüsünde üstün hafıza çalışmasında denek olduğu için heyecanlıydı. Çocukluğundan beri televizyon programları, tren ve otobüs programları, hava ve haber olaylarından etkilenmişti. Daha sonra asırları hatırlayabilmek için  "Bugün 16 Mart, güneşli ve Mart için beklenmedik derecede ılık, babam Clancy Brothers albümü dinliyor çünkü yarın Aziz Patrick Günü." şeklinde zihinsel notlar alıyordu. Ama hafızasını değerli bir şey için nasıl kullanacağını her zaman bilmiyordu.

Bazen hafızası bir armağandan çok dert oluyordu. Hafızası o kadar ayrıntıyla doluyordu ki dersi kaçırıyordu, ailesi onları dinlemediği için kızıyordu. Healy eşsiz yeteneğini akranlarına 8.sınıfa kadar açıklamadı, ta ki hafızasını bir yetenek programına katılarak sunana kadar. 6 Haziran 1974, bir perşembe günü, Healy'nin hatırladığı kadarıyla, çocuklar tüm günü doğum günleri ve başka tarihler hakkında sorular sorarak geçirmişti. Sosyal bilimler öğretmeni bile okul müdürüne Healy'nin şaşırtıcı hafızasını söylemek için dersten çıkmıştı.

Healy yaşlandıkça 20 veya 30 yıl önce yaşadığı acı verici olayların aynı duygusal şiddetle ona geri dödüğünü fark etti. Bir nevi o olayları tekrar yaşıyordu,  üniversitede kardeşliklerden birine katılmıştı ama ağır ve utangaç olduğu için giremediği zamanı. Ya da üniversitede iki ay sonra ilk işinden çıktığı zamanı. Ama olumsuz anılarla yaşamayı ve onlara olumlu bir dönüş yapmayı öğrendi. Başkalarının da aynı şeyi yapmasına yardımcı olan bir danışman olarak çalışmaya başladı, hatta olağanüstü hafıza ile yaşama deneyimleri hakkında kitaplar yazdı.

9 Mayıs 2008'de McGaugh'ın araştırmasını konu alan 20/20 bölümünü gördüğünde. Healy Kaliforniya Üniversite araştırmacılarını hafızasına attı ve telefon üzerinden Üniversite görüşmesiyle sonlanacak olan mezuniyet öğrencileri tarafından yapılan test sorularını cevaplamaya başladı. O günü hatırlarken, Healy bana gözlüğünün sol tarafı buharlanmış McGaugh'ı tekrar hayal edebildiğini söyledi. Uzun masayı tarif etti, sıradan bir oda ve solunda benim oturduğumu görmüştü.

"Benden yapmamı istedikleri ilk şey kelimelerden ve sayılardan oluşan seriler yazmamdı." dedi Healy. Odaya girdiğini ve hemen tahtaya, çok temiz bir şekilde gördü ve bana siyah değil de yeşil olarak tasvir etti, yaklaşmasının istendiğini hatırladı. Tebeşirle yazdığını söyledi.Sonra sırtını tahtaya döndü ve yazdığı şeyleri hatırladı.

"Harfleri çok iyi yapamadım." dedi Healy. Ama sayıları hala hatırlıyordu, 1,9,6 ve 4 gibi. Tahta gösterisinden sonra ilave uzun bir seri soruları cevapladığını hatırladı.

Bant kaydıma ve notlarıma göre tahtaya yazdığı sayılar kısmı gerçekten de 1,9,6 ve 4 sırasındaydı fakat yeşil tahta aslında beyazdı ve o renkli tahta kalemi kullanmıştı, tebeşir değil.

Ayrıca, Healy 46 dakika boyunca bir seri hafıza sorusunu yanıtladıktan sonra tahtaya yazması istenilmişti -ilk olarak değil. Ve ben onun sağında oturuyordum, çemberin dışında, onun solunda masada değil. Healy 15 kadar kişi var derken benim raporumda 7 kişi, artı ben vardım.

Patihis ve meslektaşları PNAS çalışmasına "neden katılımcıların(oldukça üstün otobiyografik hafıza) 10 yıl önce öğle yemeğinde ne yedikleri gibi önemsiz ayrıntıları hatırladığını ancak bir kelime listesindeki kelimeler veya bir slayt gösterisindeki fotoğraflar gibi ayrıntıları hatırlamadıklarını çözmeye çalışıyoruz." diye not aldı. "Bunun cevabı sadece bazı önemsiz ayrıntılardan kişisel olarak anlamlı bir anlam çıkarabilmeleri ve verilen günün öyküsüne örebilmeleri olabilir."

Hepimiz için, bir olaya duygusal bir bağlantı oldukça, beynimizin o hatırayla ilgili parçalarının aktif hale geçme ihtimali artıyor. McGaugh'ın bana dediği gibi, her günkü işe gidişlerini hatırlamazsın. Ama biri sırasında ölümcül bir kazaya şahit olsaydınız, büyük ihtimalle o seferkini hatırlardınız. Bizimle kalan anılar duygularla renklendirilmiştir.

"Evrim neden böyle bir şey yapar?" dedi McGaugh. "Çünkü hayatta kalmamız için olmazsa olmazdı. Bir hayvan dereye gider ve bir kaplan tarafından ısırılır fakat hayatta kalır, hayvan tekrar o dereye gitmenin kötü bir fikir olduğunu bilir."

Şimdiki bilgilerimizle hayvanların da hafıza kirlenmelerine uğrayabileceklerini biliyoruz, MIT araştırmacıları son zamanlarda başarılı bir şekilde farelere yanlış anılar yerleştirmeyi başardılar.

PNAS çalışması yazarları üstün hafızalı insanların "bol ve doğru hatırlama"sıyla çelişmez diye not almayı unutmadılar. Hatta, Healy o gün benim kayıt cihazım olmasa hatırlma ihtimalimin olmadığı bir sürü farklı konuşmayı hatırladı. 26 Mart 1990 tarihinin ona sorulduğunu, o tarihin Akademi Ödülleri'nin verildiği tarih olduğunu hatırladığını ve bir akıl sağlığı kliniğinde çalışırken bir hastanın ona insanlara kötü davrandığını çünkü yetişirken tek gördüğü ilginin olumsuz olduğunu söylediğini hatırlamıştı.

Ayrıca 8 Ekim 2007'nin sorulduğunu ve 90 derece günü olduğunu söylediğini, ve sabah okyanusta yüzmeye giderken bir adamla sohbet ettiğini ve adamın "Hava temmuz gibi." dediğini hatırlıyordu.

Hafıza testinin sonunda McGaugh Healy'ye "Bize ne sormak istersin?" diye sormuştu.

Healy araştırmanın nasıl kullanılacağını öğrenmek istemişti.

"Dünyada bu yeteneğe sahip olan birkaç insan var." demişti McGaugh. "Biz beyninizde neler olduğunu ve bunu yapmanızı sağladığını bilmek istiyoruz."

"Aslında gelecekteki eğitim ve psikoloji araştırmalarında kullanılacak olması fikri beni heyecanlandırdı." dedi Healy gruba. "Aslında yıllardır bu özel yeteneğe sahip olmam ama bir kariyere bağlayamam bir yandan kafamı kurcalıyordu hep."

Healy birçok kez bana ve diğerlerine dünyanın faydasına kullanılacağını umduğunu söyledi. Geçen sene araştırmacılar Healy ve diğer üstün bellekli kişilerle olan röportajlara dayanan, hepsinin beyinlerinin orta ve ön kısımlarını bağlayan beyaz maddenin sıradan hafızaya sahip insanlara göre daha güçlü olduğunu gösteren bir rapor yayınladı.

Kısa süre önce Healy ile konuştuğumda ve ona üstün hafızalı insanlarda da kusurlu anıların kanıtlandığını söylediğimde hafızasının aslında sıradan bir insanın hafızası gibi kusurlanabileceğini fark ettiği için hayal kırıklığına uğramış gibiydi.

Hafıza testleri tamamlandığında nasıl hissettiğini hatırladı. "Tanrı'nın verdiği armağanımı iyilik yapmak ve gelecek araştırmaların yapılması için kullanabilmenin verdiği bir memnuniyet karışımı."

Tüm anılarının dışında, Healy o gün hakkında hayat hikayesinin karmaşıklığına uyan ve kurtarıcı bir notla biten kişisel bir anlatım yapmıştı.

"Hepimizin öyküleri var." dedi McGaugh, insanların inançlar ve değerler oluşturduğunu ve anılarında bu inançlar ve değerlerle ilgili açıklamalar geliştirdiğini söyledi. "Hepimiz hikayeler yaratıyoruz. Hayatlarımız bu anlamda hikayeler."

Tüm bu tartışmalar benim uyguladığım ve öğrettiğim gazeteciliği merak etmemi sağladı. Muhabirlerin öyküleri genelde tarihin ilk taslağı olarak kabul edilir.

Temple Üniversitesi'nden Carolyn Kitch'in akademik dergi Memory Studies'te yazdığı gibi belki "Birçok gazetecilik akademisyeninin varsaydığı gibi gazeteccilik hiyerarşik bir gerçek yığınının en üstünde yer almaz. Gazetecilik hafızanın içindedir; kalbinde."

Yıllar sonra, 9/11 terörist saldırılarının tanıklarıyla röportajlar yaptım ve olay yerine felaketli bir tren kazasından veya Virginia Tech toplu katliamından tanıklardan kısa hikayeler almak için koştum.Konuştuğum insanların bu tür şok edici ve duygusal yüklü olayları çok iyi hatırlamaları mantıklı. Bazıları buna "flashbulb bellek" diyor.

Bunlar bile güvenilmez olabilir. 1977'de, dokuz kişiyi öldüren uçak kazasıyla ilgili 60 görgü tanığıyla Flying dergisi tarafından röportaj yapıldı. Fakat farklı hatıraları vardı.Tanıklardan biri, uçağın “sağa - doğrudan aşağıya doğru” gittiğini açıkladı. Yine de fotoğraflar uçağın yaklaşık bin metre kaymasını sağlayacak kadar düşük bir açıyla çarptığını gösterdi.

İki kere Pulitzer ödülü finalisti olmuş Richard E. Meyer gazeteciler için “Hatalı bellek kesinlikle bir sorundur. Peki buna karşı nasıl koruyorsun? ” dedi. Bu parçalardan biri için, inme sonrası vücudunun içine sıkışıp kalmış bir kadın hakkında, Meyer onunla yazı tahtası kullanarak röportaj yaptı çünkü konuşamıyordu. Anlatısının çoğu hayatının kimsenin onun içeride canlı olduğunu bilmediği kısmından geliyordu. Pek çok parça başka türlü onaylanamazdı, kendini trakeostomi deliğine duş spreyi sıkarak boğmaya çalışması gibi. "Hafızasına güvenmek zorundaydım" dedi "Bunun yarışacağını biliyordum" ancak inmeden sonraki anılarına güvenini test etmek için önce kocası,kız kardeşi,kızı ve hemşireleriyle konuştu ve inme öncesi hayatını onlarla kontrol etti. Kontrol ettiler.

Kaliforniya Üniversitesi Irvine'in Edebi Gazetecilik Programı'nın müdürü Beyaz Ayı Gölü'ndeki Ölüm'ü rapor ederken göz alıcı bir deneyime sahipti. Sahneyi yeniden canlandırmak için cenazeye katılan insanlarla röportaj yaptı. O röportajlardan birinde, bir kişi tuhaf bir şey hatırladı: Hikayenin odağındaki küçük çocuk kırmızı plastik güneş gözlüğü takıyordu. "Hikaye bağlamında anlamını biliyordum." dedi Barry Siegel. "Siyah gözlüydü." Siegel diğer 10 cenaze katılımcısıyla konuşurken onları sorularıyla yönlendirmemeye çalıştı. Güneş gözlüklerinden başka kimse bahsetmedi. Sonra 12. kişiyle röportaj yaptı. Ne çıksa beğenirsiniz! Siegel o kişinin de kırmızı güneş gözlüklü çocuğu hatırladığını söyledi.

Kurgu olmayan bir anlatıda her şeyin gerçek olduğuna dair bir garanti yok, "ama yazar olarak doğruya yaklaşabildiğiniz kadar yaklaşmak sizin yükümlülüğünüz" dedi Meyer, "ve bunu yapmanın tek yolu deli gibi röportaj yapmaktır."

Kendi anısını yazmak isteyenlere gerçekten rapor etmelerini ve ne sıklıklıkla yanıldıklarını görmeleri için meydan okudu.New York Times'tan David Carr ve The Washington Post Magazine'in eski muhabiri Walt Harrington da dahil olmak üzere bazı gazeteciler bunu yaptı.

Şu anda Illinois Üniversitesi edebiyat gazeteciliği profesörü olan Harrington, bir zamanlar “Hakikat bir belgesel, fiziksel gerçeklik, aynı zamanda bizim o gerçeklikten çıkardığımız anlam, onunla ilgili algılarımız" dedi.

Gerçek bir hikaye her zaman anlatanın filtresinden geçer.

Zihin ve hafızası sadece bilgi ve deneyimleri kaydetmekle kalmaz, aynı zamanda anlam çıkarır, boşlukları doldurur ve inşa eder, On the Origin of Stories'te Bryan Boyd yazmış. "bölümlerden oluşmuş hafızanın deneyimlerin tam kopyalarını oluşturamaması belleğin bir sınırlaması değil uyum sağlamış bir tasarım gibi görünüyor."

Anlatılar, Siegel'in açıkladığı gibi, anlamı ve düzeni sadece öfkeli ve kaotik olan bir varlıktan şekillendirir. Bu kurgu olmayan yazıların meraklılarının hikayeler ve bellek arasındaki kesişimleri düşünürken göz önünde bulundurması gereken bir noktadır. Her ikisinde de uyum vardır.




-----------------------------------------

Yorumlar